MAKİ
Bir an önce
görülsün
diye Akdeniz
Toroslar'da ağaçlar
hep çocuk
kalır
DAVET
Dürüst olalım
beyler
ilk adım sizden
sökün savaş gemilerinden
can simitlerini
DAĞ YOLU
Benden kısadır
boyun
bir köy otobüsünün
dağa tırmanması
gibi uzanırsın
dudaklarıma
katılmaz oldu nicedir yolumun
tozu dumanına
YÜREĞİM
I
Yüreğim ıslaktır benim
kuytularda ağlamaktan
ve hafif uçuktur rengi
kurusun diye kaç kez
güneşe asılmaktan
II
Barış yüreğimde
çam kokulu bir orman
varsın konsun dallarına
savaş denilen
yaşlı ağaçkakan
III
Yüreğim
ilk şiirim
SERÇE
Ayak izleri
ki görülmez
kar kelimesinin
geştiği her şiirde
yiyecek arayan
serçenin
ROMATİZMA
Islak
çamaşırlara
konan serçe
hemencecik kaç oradan
sen de yoksa annem
gibi hastalanıp
ölebilirsin
HÜCUM EMRİ
Kum taneciği
kaçtı diye gözüne
emir veren generalin
iki dakika daha
çok yaşadı insanları
o şanslı kentin
ÇAĞDAŞ
Afiyetle yiyor
gökten düşen üç elmayı
apartmandaki çocuklar
annelerinin her gece anlattığı
öykülerin sonunda
Bana ise çöpleri kalıyor
evimiz çünkü bodrum katında
MİĞFER
Yağmur sinmiş
toprağa
usulca geceden
su içiyor göçmen kuş
ölü bir askerin
ters dönmüş miğferinden....
ŞEHİT
İstanbul'da bir
şehir
hatları vapuruna
verildi adım
iki kıyı arasında
usanmadan dolaşır
her iskelede
seni ararım
KIRMIZI
Sevgilim kızma
sakın
ve lütfen yanlış anlama
kırmızı rujunu sürünce
paramın yetmediği
elma şekerleri
geliyor aklıma
GÖZYAŞI
Odunsuz bir
sobanın
yanında titreyen
çocuğu görse yağmur
gözyaşlarını odaya
tavan arasındaki delikten
usulca bırakır
DUDAK PAYI
Çay bardağında
bırakılan dudak payı
kadar bile
uzak kalamam
gözlerine
Yakın olsun isterim
ellerime ellerin
yanında beton binaya
yaslanması gibi
köhne bir evin
Seni bir çivi
gibi çaktım
çünkü beynime
ve toplayıp
bütün kerpetenleri
attım denize
AYRILIK
İki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması
neyi değiştirir
son istasyonun
GÖRÜLMÜŞTÜR
Ne yak metubun
ucunu
ne sevgini sayfalar
dolusu dile getir
zarf kapalıyken yalnız
kuytu dudaklarını
çokça değdir
|